23 Şubat 2015 Pazartesi

SEÇİMLER ve ENERJİYİ KORUMA SANATI

13 Şubat tarihinde gerçekleşen Bilimsel ve Laik Eğitim başlıklı boykotun tamamlanmasıyla odak artık seçimler. Sanıyorum bütün sol örgütlerin hedefi AKP'nin geriletilmesi. Bu amaç doğrultusunda en ilgi çeken "strateji" HAZİRAN-CHP-HDP 'nin gerçekleştireceği hatta en azından ikisinin gerçekleştireceği olası ittifak.

Bu yazı öncelikle bu ittifakın neden olamayacağını daha sonra da neden olmaması gerektiğini özetlemek amacıyla kaleme alınmıştır.

Öncelikle Birleşik Haziran Hareketi içerisin de CHP den birtakım milletvekilleri ve CHP'nin tabanından bir kitle bulunmaktadır. Tek başına bu durum yalnızca HAZİRAN-HDP ittifakının önünü kapamaktadır.


Peki ya HAZİRAN-CHP-HDP?

Öncelikle Haziran bu ülkede aydınlanmacılığın siyasi temsilcisidir.

AKP eliyle yıkılan 1923 Cumhuriyetinin ardından 2.Cumhuriyete uyum sağlayan CHP 'nin de ülkenin de eskiye dönme gibi bir şansı bulunmamaktadır. CHP geçtiğimiz seçimlerde gösterdiği aday performansları ve genel başkanının söylemleriyle gericilikte AKP kadar olmasa da epey bir başarılı olduğunu ortaya koymuş ve kendisini var eden değerleri savunmak yerine RTE'nin %50 sinin peşine düşmüştür.

HDP ise Sunni eksende buluşup, anlaşarak 2.Cumhuriyetle bağını gericilik ile kurduğunu ilan etmiştir.


İkinci olarak Haziran'ın Akp ile arasında ki mesafe hiçbir zaman bir şeylere bağlı değildir, nettir.

Bu cümleden iki anlam da çıkarılabilir ikisi de geçerlidir.

Akp ne yaparsa yapsın hiçbir liberal kılıf bu iktidarın gerici olduğunu, ülkeyi sermayeye peşkeş çektiğini, yaşam hakkına tecavüz ettiğini, emekçiyi sömürdüğünü v.s v.s örtemez.

Diğer bir anlam ise Haziran'ın hiçbir koşulda Akp ile pazarlık masasına oturmayacağı dolayısıyla gündeme veya tartışma başlığına göre aramızda ki suyun ısınıp, soğumayacağıdır.


Üçüncü olarak HAZİRAN'ın varoluşuna aykırıdır.

Neden mi? Çok açık. Birleşik Haziran Hareketi belirli sosyalist örgütlerin ve marksistlerin buluştuğu vişnelik toplantısında alınan karar doğrultusunda hızlı bir şekilde kurulmuştur ve bütün olarak temel güç noktası Haziran Direnişidir. Böyle bir oluşumun var olabilme sebebi de aynı şekilde Haziran Direnişidir.

Hala mı neden?

Çünkü Haziran Direnişi aynı zamanda CHP'nin kitlesinin beklentisini karşılayamamasından doğmuştur. Bu kitle hiçbir şekilde yaşam şekline veya görünüşüne karışılmasına izin vermeyeceğini aynı zamanda hiçbir baskıya boyun eğmeyeceğini göstermiştir. Yani bu direniş yalnız AKP iktidarına değil aynı zaman da CHP muhalefetine bir tepkidir. (Bilinçli veya değil)

Yetmez. Aynı zaman da tarihin en uzun ve ülkenin en kitlesel eylemine kürt siyasi hareketi yukarı da bahsettiğim nedenler ile mesafeli durmuştur. Süreci koruduğunu düşünmüştür. Hatta daha ileri giderek direnişi ergenekoncuların darbe girişimi olarak yorumlamıştır.

Yazının bu kısmı ittifakın neden olamayacağı sorusuna yeterince cevap vermiştir zannediyorum.

***

Bu ittifak neden olmamalı?

Bu soruyu da 2 temel başlıkta cevaplandıracağım.

Akp'nin hala iktidarda olmasının sebeplerinden birisi seçimlerden aldığı enerjidir. Bu enerji sayesinde kırık sandalyede denge de kalabilme başarısı göstermektedir.

Akp'nin en büyük enerji kaynağı olan seçim Sol siyasetin ise aynı enerjiyi kaybettiği yerdir. Bu aslında çok basit bir Termodinamik yasasının gereğidir. Enerji yok edilemeyeceği için form veya yer değiştirmektedir.

Bu ittifakın olmamasını gerektiren temel sebepte tam olarak budur. Çünkü AKP her şeye rağmen kemik bir 20 milyon seçmene sahip olmakla birlikte daha fazlasını göstermek için de her şeyi yapar ve açıkçası bunu başarır.

Yani bu ittifak doğrultusunda girilecek seçimin sebep olacağı şey Akp'nin tek seçimle bütün muhalefeti tek başına yendiğini göstermesine yarayacaktır. Bu durumun doğuracağı sonuç ise tam bir facia. 12 Eylül'ü üzerinden yeni yeni atan halkın tepesine sadece çok daha iri bir darbe inmekle kalmayacak, sosyalist mücadelenin besleneceği inanç ve umuda dair bir kırıntı kalmayacaktır. Bu ittifak aynı anda bütün muhalefetin enerjisinin el değiştirmesinden ve ortada bir muhalefet kalmamasından başka bir sonuç doğurmaz.

İkinci olarak ise çok kritik bir durum var. Akp'yi kırık sandalyeden kim düşürecek?

Bunun cevabı duruma göre aman düşmesin bile dedirtir insana..

Bize düşen görev hep enerji kaybettiğimiz bu alandan enerji çıkarmaktır. Bu ülkede sistemden bağımsız sadece savunduğu değerlerin gerektirdiği şekilde davranan ve hareket edebilen bir gücün varlığını gösterme şansıdır. Akp'yi kırık sandalyeden düşürmekle kalmayıp onu oraya oturtan kuvvetlerle bütün bağlarını koparacak ve insan için bir sistem oluşturacak bir gücün varlığını, iktidar için kararlılığını gösterme imkanıdır.

Peki nasıl mı?

İnsanlara siyaseten onları bizim temsil ettiğimizin çalışmasını var gücümüzle yaparak, enerjimizi ve siyasetimizi paylaşarak. Bu işin hiçbir sonuçta 7 Haziran günü bitmeyeceğini ancak sonun başlangıcının halk tarafından ilan edilebilceğini göstererek yani seçimler de bir Sosyalist örgütün alacağı görülür oyun yalnız Akp'den değil çürümüş sistemden kurtulabilceğimizin göstergesi olduğunu anlatarak, buna en başta kendimiz inanarak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder